Avrupa Basketbolu NBA karşısında durabilir mi ?

Ömer Akın

nba euroleague ile ilgili görsel sonucu

Para ile her şeyi satın alabilir miyiz? Her insan hayatında bir defa ya bu soruyu sormuş veya bu sorunun muhattabı olmuştur. Gün geçtikçe insanoğlunun paraya olan ihtiyacı daha da artmakta. Bu da beraberinde büyük sorunlar meydana getiriyor. Bunun basketbola olan yansıması ne şekilde karşımıza çıkıyor bir bakalım. Bunun için Avrupa Basketbolu ve NBA arasındaki farkı incelemek yeterli.

 

Başlığı atmamın sebebi Avrupa basketbolunun her geçen gün NBA’e karşı kaybettiği kan. Ne kadar yakın ilişki kurulmaya çalışılsa da iki kurum arasında dikkatli incelendiğinde büyük bir savaşın olduğu çarpıcı bir şekilde gözler önünde. Popülarite, maddi güç, oyuncu gelişimi, sistem, kamuoyu ve daha sayabileceğimiz birçok başlıkta bu iki büyük organizasyon rekabetini sürdürüp bundan geri adım atmamakta kararlı. İzleyiciler olarak bu durumdan kaynaklanan keyfimizi belirtmekte fayda var. Çünkü rekabet beraberinde daha yüksek kalite ve seyir zevki yüksek maçlara sebep oluyor.

 

İki yapının arasındaki en büyük fark kuşkusuz para. 1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları’na NBA yıldızları ile katılıp Dream Team’i kuran ABD, bu karar ile adeta bir devrime imza attı. Sadece kendileri için değil tüm dünya basketbolu bundan ziyadesi ile etkilendi. Sponsorlar, devlet desteği, taraftarlar, marketing ve yayın gelirleri ile bir anda basketbol piyasasının değeri birken bin oldu. Dünya çapında Jordan, Magic, Draxler, Bird gibi isimler herkesin diline dolanmaya başladı. Daha önce turnuvalarda madalya kaldırmış SSCB, Yugoslavya, Brezilya, Arjantin, Yunanistan gibi devletler için yenilmesi gereken bir rakip doğmuştu. Bu da bütçe ve gerekli altyapıyı beraberinde getirdiği için ciddi maddi olanak gerektirdi. Oyunculara verilen paralar insanın ağzını açık bırakacak cinsten çünkü. Örnek vermek gerekirse dün Joel Embiid bugüne kadar oynadığı 30 maçtaki yeteneğine istinaden 5 yıllığına ‘148 Milyon Dolar’ karşılığında Sixers ile anlaşmaya vardı. Bunun anlamını üç dört yıl boyunca belki idrak edemeyeceğiz.

 

fenerbahce brooklyn nets ile ilgili görsel sonucu

 

Peki Avrupa Basketbolu bununla başa çıkabiliyor mu? Şimdilik bu soruya olumlu cevap vermek güç. CSKA, Fenerbahçe, Real Madrid, Efes gibi bütçeler nispeten direnebilseler de her sene en iyi oyuncularını kaybetmekten kurtulamıyorlar. Euroleague yönetimi her sene ligi daha çekici hale getirmek için bayağı uğraş vermekte. Fakat yapmaları gereken çok önemli bir şey var. Ligde bütçe sorunu yaşayan takımlar için daha destekleyici olmaları gerekir. Sadece 3-4 takım ile koskoca bir canavarla baş etmeleri mümkün değil. Bu savaşı kazanmak için daha fazla askere ihtiyaç var. Ligi kurup reklam gelirlerini yemek bir süreden sonra işlevini yitirir, eldeki varlıktan da mahrum kalmak zorunda kalır. Yani anlayacağınız verilen bir karar basketbol topunun yeniden icat edilmesi anlamına geldi. 1992’de kartlar baştan karılıp yeniden dağıtıldı. Fakat bu sefer fark yaratan amatör ruhla değil bir endüstri ve profesyonellik gözüyle elini oynamak gerekti.

 


Paranın gücü bu işte en büyük faktör. Paranın beraberinde getirdiği popülarite oyuncuları baştan çıkarmak için inanılmaz bir fırsat NBA takımları için. Dünyaya açıldığından beri Filipinlerden tutun Japonya’ya, Avustralya’ya, Tanzanya’ya, Brezilya’ya anlayacağınız dünyanın her köşesine scout ekipleri gönderip oyuncu izleme ekipleri kurduruldu. İnsanlara sırf şu ‘Ben NBA oldum.’ sözünü söyletme hayali kurdurtturuldu. Genç çocuklar sözde hayaller ülkesinde yaşama isteği ile yanıp tutuşturuldu. Yılların Amerikan zokasını her zamanki gibi yuttuk. Reklamlar, şovlar, dünyada başka hiçbir dert yokmuş gibi yaşanılan kendinden geçme kültürü… Yöneticiler oturup bunları düşünmeli gerçekten. Biz sporcularımızı neden mutlu edemiyoruz? Gittiklerinde arkalarından sallamak yerine kalmalarını sağlamaya neden çalışmıyoruz? Neden sadece sadakat sporcudan bekleniyor? Biz bu soruları sormayıp şapkamızı önümüze koymazsak daha çok kaybederiz. Profesyonelliğimizi kaybetmeden aile ortamı yaratmalıyız. Ancak bu şekilde Vesely’i, Wanamaker’ı, Hanga’yı, Shved’i Avrupa’da tutabiliriz. Gitmelerinin önünü kesebiliriz.

 

turkısh basketball furkan cedı ile ilgili görsel sonucu

 

Şahsi görüşüm bu konunun en önemli parçası bu. Altyapılar! Ayrıca bir yazı konusu bu çünkü. Az da olsa bahsetmek istiyorum bu konuda. Altyapılar cidden Avrupa’nın kanayan yarası. Son on yılda iki fabrikamızı kaybettik neredeyse. Litvanya ve Rusya. TBF’yi bu konuda cidden tebrik etmek istiyorum bu konuda. Gelişim ligi kurularak genç yaştaki sporcularımızın daha çok oynayabilmeleri ve keşfedilebilmeleri için ön ayak oldular. Onun dışında Hırvatistan ve İspanya dışında geleceğe net ümitle bakabilecek ülke yok neredeyse. Rakibimizin öyle bir sistemi var ki her sene üç dört yıl sonranın ‘Draft bir Numaraları’ belli şekilde ilerliyor. Lise düzeyinde hatta ve hatta temel okul sürecindeki maçlar bile takip ediliyor artık. Bizim de altyapılarımızda ciddi bir dizayna ihtiyacımız var. Sadece spor olarak değil eğitim ve örnek sporcular yetiştirme yönünde çalışmalarımız olmalı. Cedi, Furkan, Doncic yetmez. Onlarcası gelmeli. Dediğim gibi sadece bahsetmek istiyorum bu konudan. Altyapılar ile ilgili daha ciddi bir çalışma planı yapmak istiyorum.

 

Yerel ligler ve uluslararası ligler varolan sistemleri geliştirmek için son yıllarda bazı değişikliklere gitti. Bunları desteklemek hepimizin görevi. Oyun ne kadar adil yönetilirse o kadar dikkat çeker. Oyun kurallarının oyuncunun lehine ve seyir zevkine yönelik geliştirilmesi olumlu adımlar. Misal son yapılan ‘Steps Kuralı Değişikliği’ ile tavşan adım düzenlemesi oldukça olumlu. Oyunun akışında daha az düdük çalınmasına bu da daha izlenebilir hale gelmesine neden olur. Bu tarz hamleler arttırılıp gerekli destek her yönden verilmeli.

 

Basketbol hepimiz için bir tutku. Bazılarımız için bir yaşam biçimi. Genç, yaşlı, kadın, erkek demeden bu spordan keyif alıyoruz. Öyleyse neden daha güzel hale getirmeyelim ki? Ben bu savaşın para hariç şimdilik diğer konularda kazanılabileceği fikrini taşıyorum. Savaşmak gerekiyorsa savaşılmalı. Bundan kaçmamalıyız. Yaşam da böyle değil mi?

 

Basketbolla kalın.

Bunlar da ilginizi çekebilir: