NBA başladı ve birbirinden güzel performansları izlemeye devam ediyoruz. Kimi zaman Harden’ın, kimi zaman LeBron’un resitallerini izliyoruz. Boston’un, GSW’nin, Cavs’in derken iyi performansları maç maç izleyeduralım, gözümüze çarpan şeylerden belki de birincisi ligdeki yabancı oyuncu sayısı. Artık buna alıştık gibi ama yıllardır NBA yöneticileri çıkıp arada bir NBA’in genişlemesi gibi tuhaf şeyler de söylüyor ve bunu belki biraz incelemek lazım.
Bahsedilen genişleme nasıl olacak ya da nerede olacak gibi deli sorular basketbol üzerine kafa yoranları meşgul ediyor etmesine ama bir yandan da basketbol dünyası her gün yapılan maçlarla oyalanmakta. İstikametin nereye olduğunu tespit etmek için belki de okun geldiği tarafa bakmakta fayda var. Yabancı olayının özellikle Çin tarafını bu yazıda biraz işleyelim. Belki NBA’in yakın geleceğine sonraki yazılarda değinmek bu şeklide daha kolay olur.
SEN NEYDİN RÜYA TAKIM…
Rüya Takımdan bu yana görece çok kısa bir zaman geçmiş olmasına karşın basketbolun dünyaya yayılmasını sağlayan sözü edilen olay, bu sporun tarih kitaplarına geçecek kadar önemlidir. Basketbol 1992 Olimpiyatı’nda ABD’ye bir altın madalya getirmişti ve ülkeye olan katkısı sadece bir altın gibi görünüyordu ama hiç de öyle olmadı.
1949’dan beri Amerikan Basketbol Liginde yabancılar var. Hank Biasatti ile başlayan bu süreç günümüzde alabildiğine artarak sürüyor ve yakın gelecekte bu yabancı artışının azalacağına yönelik bir emare de görünmüyor. 1993 draftında sadece 4 olan yabancı oyuncu sayısının 2013te 7si ilk raund olmak üzere 13 kişiye çıkmış olması ve ligde 2013 itibarıyla 39 farklı ülkeden 92 yabancı oyuncunun varlığı bunu göstermektedir. Günümüzde NBA’de 41 farklı ülkeden 113 oyuncu sayısı bu görüşümüze uygun gözükmektedir.
Olimpiyat sırasında 7 yaşında bir çocuk olan Marc Gasol’ün büyüyüp de NBA’de yıllarca boy göstermesiyle devam eden süreçte Nowitzkiden Pau Gasol’e yüzlerce farklı yabancı oyuncu bu sahnede ter akıttı. Basketbolun globalleşmesi ile sağlanan bu “NBA’ye dünya katkısı” o kadar yakından incelenmesi gereken etkilere sahiptir ki basketbolun bu şekilde “araçlaşması” sayesinde sağlıktan pazarlamaya onlarca sektör müthiş paralar kazanmıştır.
92den bu yana Amerika Birleşik Devletleri’ne dışarıdan gelen yetenekli oyuncuların kendi ülkelerinde birer kahraman motifine (Lacan ve Jung’a selam olsun) dönüşmeleri, onların izinden yürüyen bir sonraki nesle de şablon teşkil etmiş ve maçlarının kendi ülkelerinde yayınlanması rüzgarını da beraberinde getirmiştir. Tam da bu sayededir ki bu oyuncuların yaptığı bireysel zirveler ya da takımlarının playofflarda üst turlara çıkması, NBA popülerliğini de bu ülkelerde yukarı zıplatmıştır. Gasol, Nowitzki, Parker gibi oyuncuların ülkelerinde birer NBA elçisi olmaları bu bağlamda düşünülebilir. Özellikle takım olarak başarılı Avrupa ülkelerinin NBA’ye oyuncu gönderme geleneklerinin devam etmesi ile bu ülkelerde NBA’ye duyulan ilgi azalmadan devam edebilmiştir. Oyuncuları NBA’de oynamayan ülkelerdeki NBA ilgisi istisnai örnekler dışında göreli olarak daha düşüktür. Bir süre sonra NBA etkisinde yetişen nesil bir oyuncudan ziyade bir takımın taraftarı olma kimliğine sahip olmaya başladıkça zaten sarmala kendiliğinden dahil olacak ve bu havuzun bir elemanı olması süreci tamamlanacaktır (Magic Johnson’a ya da Barkley’e sempati duyan babaların çocuklarının bu takımları tutarak büyümesi gibi) Yıllar içinde gerçekleşenin bu olduğunu tespit ettiğimizde bir takım tutmanın aslında sadece belli renkleri sevmek ya da romantik bir şekilde onun tarihini benimsemek değil büyük bir ekonominin dönmesini sağlayan motora itki sağlamak olduğunu görüyoruz. Yaşasın spor diyen bazı yöneticiler aslında “yaşasın sporun döndürdüğü ekonomi” mi demiş oluyor?
YAO MING HOUSTON’A MI NBA’E Mİ DAHA ÇOK KATKI SAĞLADI ?
2015 itibarıyla NBA maçları 35 farklı ülkede gösterilmişti. Bu muazzam bir rakam. Rakamlara daha yakından bakıldığında bu 35 ülkeden birisi özellikle göze batar. Hem sahip olduğu potansiyel hem bunun paraya çevrilmesi halinde ele geçecek gelirler hesap edildiğinde Çin geri kalanların hepsinden daha kıymetli duruyor.
NBA China CEO’su David Shoemaker tarafından açıklandığı üzere NBA China 2012’ye gelindiğinde 150, 2014 yılında da 200 milyon dolarlık ciro yaptı. Pek çok Amerikan ve Çin firmasının bu işbirliğinden faydalandığını ve 300 milyondan fazla basketbol oynayan Çinlinin var olduğu bir ülkede (bu rakam aşağı yukarı ABD nüfusu toplamıdır) basketbolun gerçek potansiyelinin büyüklüğü kuşku götürmez bir şey değildir de nedir? Mühendis kafasıyla rakamlara daldığımızda:
- Çin’de NBA bloğunda kayıtlı 27.5 milyon kişi,
- Çin NBA resmi web sitesinde 8.6 milyon kayıtlı kişi,
- Sina Weibo, Tencent Weibo, Tencent Qzone ve Tencent WeChat gibi websitelerinde 70 milyon NBA takipçisi olduğu biliniyor.
NBA takipçilerinin yüzde kırkının ABD dışından oylara ulaşması trendin ne yöne gittiğini göstermektedir. Neticede bu işlerde nüfus gücü konuşacak ve yakın bir zamanda ABD içinden gelen takipçilerin yüzdesi azalacaktır. Bunun gerçekleşmesi sadece zaman meselesi. 15 yıl sonrasında bu tablo oldukça açık olacak.
BİRAZ TARİH
NBA’in en büyük pazarı Çin’dir. 800 bin tane basketbol sahasının yapılması gibi yerel otoritelerin kendiliğinden altına girmeyeceği yüklere NBA Çin’in omuz vermesi bu açıdan düşünülmelidir. Stern’ün 1990da ilk yurtdışı NBA çalışanını Hong Kong’da görevlendirmesi (Rob Levine) bu bakımdan oldukça önemli. Levine görevlendirildiğinde Çin’de basketbol tanınan bir spor olmasına rağmen NBA popülaritesi Avrupa ya da Güney Amerika’da olduğu kadar değildi. Levine’in girişimleri ile gerek bazı NBA oyuncularının Çin’e getirilmesi gerekse NBA takımlarının Çin, Japonya ve Tayvan’da iyi niyet maçları oynaması ABD ile bu ülkelerin ilişkilerinin yumuşamasında rol oynamıştır. Kimsenin unutmaması gerekir ki Çin daha çok yakın zamana dek bir Varşova Paktı ülkesi olarak ABD ile karşı tarafta yer alıyor ve bir hasım ülke olarak algılanıyordu. CCTV ile Stern’ün diyalogu her ne kadar bir kaç yıldır ciddi şekilde sürüyor olsa da iki tarafın basketbola bakışının çok farklı olması nedeniyle anlaşma sağlanamıyordu. 8 Haziran 1994’de CCTV (Çin Televizyonu) ile NBA Finallerinin ilk maçının yayını için anlaşma sağlandı ve bu Çin tarihinde bir ilk oldu. Bundan önceki zamanlarda Jordan’ın peşpeşe şampiyonluklarının CCTV’de banttan yayınlandığını biliyoruz. Okul çağındaki çocuklar arasında inanılmaz popüler olduğunu hatta onlar arasında en popüler iki kişiden birinin Zhou Enlai diğerinin Illinois’li Jordan olduğu da (iki kişiden birisi Mao değil dikkat!) bir araştırmayla tespit edilmişti (Jordan’ın uluslararası etkileri konulu bir teze hazır malzeme). Ana sorun Çinli bir oyuncunun çıkartılması ve onun bir kahraman haline getirilerek NBA’e sokulması ile NBA’e olan Çin ilgisinin kanatlandırılmasıydı. Basketbola CCTV’nin ilgisinin NBA yönetiminin baktığı gibi “entertainment” şeklinde olmaması sorunun aşılması 1994leri bulmuştu. Ama asıl ilgi fırtınası yerel kahraman Yao’nun NBA’ye girmesi ile olacaktı.
Yao’nun Houston’a gelişinin ardından Houston’ın 10 tane Çinli sponsora kavuşması ve bu rakamın Yao’nun basketbolu bırakmasından yıllar sonra hala sürüyor olması hep bu düzgünce kotarılmış temelin üstünedir… 1987den beri Çin ve NBA arasında TV yayınları ile ilgili iş görüşmeleri sürerken Yao’dan sonra bu alanda yaşanan patlama o kadar muazzamdır ki… Yao’nun ilk maçlarını maç başına 1 milyon izleyicinin televizyondan izlediği ve bu etkileşimin 30 milyon kişiye ulaştığı tespit edilmiştir. 2014’te bu rakam 116 milyon kişiye ulaşmıştır. Bu rakam dünyanın en büyük pazarını temsil etmektedir. Yao Ming ile Çin’in NBA’e dahil olduğuna dair yerinde gözüken bir inanış olsa da Çin’in NBA’ye ilgisi 1970lere kadar gider. Carter politikaları sonucu Çin’le yakınlaşma sürecinin de bir parçası olarak Washington Bullets ile Çin Milli Takımı arasında bir maç organize edilmişti. O yıldan bu yana NBA’ye karşı Çin’de artan bir ilgi var olmuş ama bunun zirvesi şüphesiz ki Yao Ming hadisesi ile görülmüştür. 2002’de Yao Houston Rockets tarafından draft edildiğinde aslında basit bir oyuncu takıma katılmış olmadı. Yao’nun ne kadar büyük bir simge haline geleceği ve sadece devasa bir oyuncunun değil adeta tüm bir milletin Rockets taraftarı olacağını kimse tahmin edememişti. Daha öncesinde Wang Zhizhi’nin NBA’de oynayan ilk Çinli olmasına rağmen insanlar onu değil Yao’yu hatırlıyor. Yao o kadar farklı bir enerji getirmişti ki oyuna… Onunla karşılıklı oynamış pek çok uzunun onu anlattığı yazıları muhtemelen geçmiş yıllarda okumuşsunuzdur. Bu yüzden şimdi bunları yinelemek çok doğru değil (hayranları zaten araştırıp bulmuş ya da bulacaktır). Sadece Ming’in özel bir oyuncu olduğunu vurgulayalım şimdilik…
Olan biteni iki şekilde okumak mümkün. Birinci izah basketbolun Çin’de gelişmesine NBA’in katkısının yıldan yıla büyümesi şeklinde bir pozitif bakış. Çin’de her ne kadar sevilen bir oyun olsa da yıllarca NBA’ye kapalı kalmış bir coğrafyanın kapıları açılmış ve binlerce yeni sahanın yapılması ve gençlerin oyuna alışmasına hizmet edilmiştir. Bir de ikincisi var ki bu daha ziyade toplumsal çözümleme konularında araştırma yapanlar için ilgi çekici olabilir; NBA yönetiminin dünyada Batı Avrupa ve Latin Amerikadan sonra hedef olarak gördükleri ve gerçekleşmesi halinde ana pazar haline gelecek olan Çin’e sızmak için uğraşmalarının hikayesi. Çin’le olan ilişkilerin normalleşmesi içinde öncelikle araç olan basketbolun daha sonra kapitalist bir ana silah haline gelerek hedef olarak görülen uzakdoğuya sızma ve fethetme aracı haline gelmesidir (bu başlı başına bir tez konusu aslında). Buradan hareketle Yao’nun üstün yeteneklerinin göz ardı edilmeden NBA’in ondan nasıl istifade ettiği daha dikkatle okunmalı…
Jordan’ın hayran bıraktığı bir nesli (Çin kutusunun bir anahtarı olarak kullanılan Jordan mı dersiniz artık) harekete geçirecek kişinin Yao olması ve sonrasında bir milletin basketbol aşığı haline getirilmeye başlaması bir işletme ve proje başarısı olarak okunabilir. Harika kurgulanmış bir stratejinin muazzam şekilde uygulanması ile NBA Çin’in ve basketbolun geldiği nokta değerlendirilmeli şimdilerde.
NBA’in Amerika dışında da bir grup kurması fikrinin ciddi tartışıldığı günümüzde kimileri Çin’de bir NBA grubunu telaffuz ededursun şimdilik ülkenin finansal ve pop kültür olarak fethi işlemi devam etmekte. Sosyolojik bu sürecin sonunda Çin’de oyuna karşı algının nasıl yönetileceği ve NBA takımlarının orada oluşturulup oluşturulmayacağı tamamen başka yazıların konusu olduğundan şu an buna girilmeyecek. Öte yandan Çin’in bu konuda Avrupa kadar şanslı durumda olmadığını söyleyenler de hiç az değil.
SON SÖZ
NBA bir gösteri dünyası olduğu kadar bir finansal iştir de. Stern’ün günahlarını en sert şekilde tartışaduralım Çin konusundaki ileri görüşlülüğü ve hazırlıkları üniversitelerde ders olarak okutulacak bir başarı hikayesidir. Strateji kurgulanması, uygulanması vb noktalarda bu konunun umuyorum ki ileriki yıllarda fark edilirliği artar.
Belki sonraki yazılarda Avrupa’ya da bir göz atarız.
Basketbolla kalın.